Her insanın öğrenmek istediği ve mutlak tek doğru olduğuna inanılan bir dünya da yaşamanın getirisidir gerçeklik.
İnsan yürürken ufuk çizgisini hiza alarak yürür. Saat, kg, m gibi birimler hep var kabul edilir, görelidir. Yani dünya üzerinde var kabul edilen çizgilerden saatler, rasgele belirlenmiş bir uzunluğa metre, ya da ağırlığa kilogram demekteyiz. Buna göre, göreli hayatımız da gerçekliğin yeri nedir?
Mutlak tek olarak kabul edilen gerçek aslında nedir? Kime ve neye göre gerçeklik kavramını değerlendirmek gerekir.
İnsan kendi çıkarına olanlara iyi, olmayanlara kötü demeye meyilli bir varlıktır. Bunun sebebi de dünyanın ağırlıklı enerjisinin nefis olmasından kaynaklanır. Bu da doğal bir olaydır. Tıpkı güneş sistemimizde ki gezegenlerin bizler üzerinde çeşitli etkileri olduğu gibi.
Birçok kişi astrolojiye inanmamakla beraber, bu konu üzerinde tefekkür etmemektedir. Bu olayın teknik açıklaması ise şöyledir. Dünyanın uydusu olan Ay’ın denizler üzerinde bir etkisi olduğu herkes tarafından bilinen bir olaydır. Ay’ın denizleri etkilediği, gel-git olayına yol açtığı bilimsel bir gerçektir. En basitinden Ay denizleri etkilerken. Ay’ın ve güneş sisteminde ki diğer gezegenlerin 4’te 3’ü su olan insanı etkilememesi gibi bir durum söz konusu olamaz.
İnsan iyi kavramını kendine göre yapar! Kendi kafasının içerisinde, kozasında, hayalinde yarattığı bir dünya da yapar bunu. Kendi çıkarına olan şekilde ki hayatına iç gerçeklik diyebiliriz.
Dış gerçeklik ise acımanın ve toleransın söz konusu olmadı, insanın ve diğer birimlerin o ana kadar yaptıklarının sonucunu yaşadığı bir hayattır.
Kişinin iç gerçekliğinde oluşturduğu olaylar, dış gerçeklikte olanlardan daha kötüyse kişi bunu sonucu olarak üzülecektir, kızacaktır, ağlayacaktır… Eğer dış gerçeklik, kişinin iç gerçekliğinden daha iyi bir olay gerçekleştirirse, kişi bunun sonucu olarak sevinecek, mutlu olacaktır.
Varı yok, yoku var sanmak. Kişide vehim gücünün ağır bastığının belirtisidir. Buda iç gerçekliğin ağır basmasının sonucudur ve kişiyi dünya ya bağlar. Yani dış gerçekliğini, iç gerçekliğine uydurmaya çalışır. Suçu hep kendisi dışında görür. Hep kendisi haklıdır. Başkaları hatalıdır. Oysa her kişi kendisine kolaylaştırılmış olan fiilleri, kabiliyeti nispetinde ortaya koyar. Günün çoğunu hangi uğraşla geçiriyorsa onu sonuçlarını alır.
Frederick Niche “Kafanın içindekiler gerçek değildir.”
“Yemeği düşünmekle insanın karnı doymaz.” Ahmet Hulusi
Kişi iç gerçekliğine göre yaşamını devam ettirmeye çalışırsa, dış gerçekliği kendisine uydurmaya çalışacaktır. Bunun da sonuçlarının yaşanması mümkün değildir. Yaşanmayan ise gerçek değildir.
Bunun için tavsiye edilen kişinin seyir halinde olmasıdır. Seyir halinde olmak, kişinin iç gerçekliğini oluşturan nefsi, tabiatı ve toplumun değer yargılarının etkisi altında olmadan kararlarını vermeye çalışmasıdır.
02 Mayıs 2007